Hareketyerelbasinbirligihaberleri.blogspot.comli Türkiye ve Türk Bayrağı gifleri, resimleri

6 Nisan 2024 Cumartesi

Sadettin Tantan İbrahim Erdem Karabulut











 

Bozkurt'lar Ankara'da

 İbrahim Erdem Karabulut Ankara Ve İstanbul'daki Yiğit Dava Adamları Olan Bozkurt Arkadaşlarıyla Başbuğ Alparslan Türkeş İçin Yapılan Dualardan Sonra Erdem Karakoç Tarafından Düzenlenen İftar Programında buluştu.



































22 Mart 2024 Cuma

SAĞ DUYULU OLMALIYIZ

  Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde bazı aksaklıkların yaşanması, uluslararası ekonomik baskılar, ABD Başkanı Joe Biden'in Türkiyede seçimlerle, demokratik yollarla iktidarı devireceğiz ifadeleri, Sedat Peker'in AK Parti içerisine çöreklenerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gölgesinde adeta gizlenerek yaptığı yolsuzluklar, usulsüzlükler, çifte maaşlar ve son dönemdeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle Cumhurbaşkanlığı sistemini iptal ederek parlamenter sisteme tekrar geri dönüş yapacağız diyerek iştahını kabartan Millet ittifakı şimdiden zafer çığlıkları atmaya başladığı kamuoyunun yakından takip ettiği bir konudur.


Bu tutum ve davranış karşısında Cumhur ittifakı hala ülkede umut kapısı ve milletin beklentilerine cevap verecek ittifak olarak gösterilse dahi tedirgin olan bir kesim polemikler içerisine çekilerek Cumhur ittifakına zarar verilmeye çalışılması kamuoyunun büyük bir kesiminin hala Türk devletini, Türk milletini huzura ve refaha kavuşturacak ittifakın Cumhur ittifakı olduğu konusunda hemfikir durumda olduğu açık ve net olarak görülmektedir.

Cumhur ittifakı henüz ittifak halinde değilken AK Parti iktidarı dönemindeki kazanımların unutulmayacağı gibi AK Parti iktidarının ana unsuru olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasette ilk seçilmiş deneyimi ile İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı adaylığında yine uluslararası maşaların gazete manşetleri hatırlandığında nasıl bir baskı karşısında İBB başkanlığını aldığı hatırlanacaktır.

Belediye otobüslerinin mavi kart veya İstnbul kart'a henüz geçiş yapmadığı bir dönem olan o günlerde belediye otobüslerinin haremlik selamlık olacağı, bayanların arkadan, erkek yolcuların ise ön kapıdan bineceği palavralarına İçki yasağının geleceği, istanbul ilinde mini etek ile gezmenin yasaklanacağı hatta o dönemin küresel virüsü olan (Aıds) virüsünün mini eteklilerin bacaklarına enjekte edileceği ifadeleri manşetleri süslüyordu.

Nihayetinde bu söylentilerin birer palavradan ibaret olması ortaya çıkınca Erdoğan'ın okuduğu bir şiir yüzünden siyasi yasaklı olması kısa bir dönem cezaevine alınması siyasete ara vermesine neden olmuştu.
Siyasi yasaklı döneminde kurduğu AK Parti tek başına iktidar olacak oyu aldığında ise yakın çalışma arkadaşı Abdullah Gül Başbakanlık yaparken kendisi AK Parti genel başkanı olarak temaslarda bulunuyordu.

Seçim yasağının kaldırılması sonucu Partisinin başına geçerek yokluk, yoksullukla mücadele için yaptığı hamlelerde vesayete takılıyor adeta Erk'ler savaşı yaşanıyordu.
Attığı her adım ya Anayasa mahkemesi'ne taşınıyor, hamleleri YÖK, Barolar, Ordu tarafından kıskaca alınıyor hatta partisinin irticanın odağı olduğu gerekçesiyle dönemin yargıtay başsavcısı tarafından kapatılmak isteniyordu.

Mecliste ezici çoğunlukla yürürlüğe sokulmak istenen yasa için yapılan oylamada 351 oy ile geçmesi dahi ertesi gün 351 el kaosa kalktı manşetlerinin atılmasına vesile oluyordu.
Demokrasiye bin yıllık ayarlar verilirken, tanların sincan ilçesinde yürütülmesi, kapatma davaları, cumhurbaşkanı seçilme şartları, ihaleler, özelleştirmeler,Cumhurbaşkanlığı külliyesi yapımı, üçüncü köprü, çanakkale köprüsü, YHT, Askerliğin düşürülmesi, İETT garaj ihalesi, Taksim park projesi, Marmaray, Avrasya Tüneli, Tank Palet fabrikasının özelleştirilmesi engelleniyor Taksim meydanına Cami yapılmasının anlamsızlığı TV Kanallarının vaz geçilmez tartışma konuları oluyordu.

Başkaldırılar gezi parkı kalkışmasıyla sürerken yakılan ateş ülke geneline sıçratılıyordu, Açılım adı altında bir barış süreci deneyimi ihanetle eşdeğer tutuluyor, ABD, İngiltere ve AB ülkelerinin baskıları, dayatmaları ülke içerisindeki işbirlikçileri ile gündem yaratıyordu.
Tüm baskılara ve engellemelere rağmen Devletin bekası, Milletin geleceği için atılan cesur adımlar ile ülke tam ekonomik özgürlüğünü yakaladı denirken Hain Fetö kalkışmasıyla ülke yine bir çıkmaza sürükleniyordu.

Bu durumu tiyatro olarak adlandıranlar kaçarcasına tankların arasından sığınacak liman ararken daha sonra otellerde yer bulamadığı için Bir Belediye başkanının evinden gelişmeleri TV ekranlarından izlediğini açıklayan muhalefet lideri hain kalkışmaya dair yorum yapmaktan dahi kaçınırken Cumhurbaşkanı Erdoğan hain kalkışma için Milleti sokaklara, limanlara, alanlara davet ediyordu.

Ülkedeki yabancı ajanların trolleri Erdoğan kaçtı yaygarası koparırken Cumhurbaşkanı Erdoğan uykusuz ve yorgun bir gecenin sabahında İstanbul Atatürk havalimanına iniş yapıyordu.

Ülke birçok kazanımı tüm olumsuzluklara karşı kazandığı bir dönemde yapılan çalışmaların ürününü sanayide, teknolojide, savunmada, yakaladığında ise yine troller ne TOGG diyor, Maket uçak diye adlandırıyor, bulunan doğalgaz rezervlerini yalan diye adlandırılıyordu.

Ülke bu ağır ekonomik baskılar, terör sarmalı, ablukaya alınan adalar, ABD planlarının siyasi partilerle istişaresinde diğer siyasi partiler çekimse kalırken MHP AK parti ile ittifakın devletin bekası gereği olduğunu açıklayarak kayıtsız ve şartsız destekleyeceğini deklare etmiş akabinden BBP ittifakı destekleme kararı almıştı.

Ülkemiz üzerine oynanan her oyun henüz başlamadan kırılırken büyük şaşkınlık yaşayan ABD ve uşakları emelleri olan Güneydoğumuzda kuracakları kukla devletten her geçen gün uzaklaşırken bu kez EGE denizindeki adaları silahlandırmaya başlaması, ekonomik baskılar, it dalaşı atışmaları ile tahrik hamleleri ile kaosa sürüklemeye çalışsada Devlet aklıyla hareket eden Cumhur ittifakı her hamleyi savurmasını başarıyordu.

Adeta ısmarlama bir savaşa sürüklenen Rusya ile Ukrayna savaşında taraf olunacağı düşünülürken yine tarafsızlığını koruyarak hiç bir ambargoya ortak olmadan her iki ülkeninde vazgeçilmez olduğunu ifade ederek komşuluk görevini yerine getiren Türkiye dünyayı şaşırtmaya devam ediyordu.
Libya, Mısır, Katar hamleleriyle dünyayı şaşırtan Türkiye içeride muhaliflerin Libya'da, Katar'da ne işimiz var söylemine karşılık siyasi derinliklerini gözden geçirmelerini tavsiye ediyordu.

Kazanımlar, kazanılan haklar sürerken dayatılan İstanbul sözleşmesinde kısa sürede ailelerin gördüğü zararların tespit edilmesiyle uygulamadan vaz geçtiğini ifade eden iktidar partisine karşı başta eşcinseller olmak üzere muhalefet iktidara geldiklerinde ilk hafta İstanbul sözleşmesini tekrar hayata geçireceklerini ifade etmelerine neden oluyordu.

Muhalefet Millet ittifakı adı altında birbirine hiç benzemeyen siyasi partilerin şimdiden Cumhurbaşkanlığı yardımcılıkları ile bakanlıkları paylaşma telaşına düşerek meselenin ülke değilde ülkedeki rant paylaşımı olduğunu gösterirken Cumhur ittifakı adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seçmen yokluk ve yoksulluk altında ezilsede, yapılan baskıların geldiği yeri bilecek kadar siyasetle iç içe dünya siyasetini takip etmekte.

Oynana oyunu görmekte, Kurulan kumpası bilmekte, gelen ve kurulan tuzağı hissetmektedir.
Kurulan bu kumpas ve tuzaklara kanmayacak ve aldanmayacak ferasete sahip Türk milleti tüm olumsuzluklara rağmen Cumhur ittifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk milletini huzura, Refaha çıkaracak tek lider olarak görmeyi sürdürdüğünü ortaya koyacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yapılacak seçimlerde alacağı %50 üstündeki oyla bir dönem daha ülkeyi yöneteceği bu dönemde ise AK Parti içerisindeki bazı fosilleri ve adları yolsuzluk ve yasadışı konularla anılanlardan temizleyeceği konusunda kuşku duyulmamaktadır.


İbrahim Erdem Karabulut.

Başlığı Siz Koyun

 Ülkemiz neredeyse her taraftan kuşatılmış bir durumdayken Türkiye üzerine oynanan oyunlar adeta ulu orta artık konuşulduğu bir dönemde muhalefet partilerinin sergilediği tutumu Türk milleti asla unutmayacaktır.

Bir Arap baharıyla bir çok ülkede sadece alt yapı zenginliklerini kullanıp ülkenin kendi himayelerinde olmasını sağlamak için adeta kana susamış canavar gibi hareket edip Mısır, Tunus, Fas, Cezayir, Libya, Afganistan, Suriye üzerinde şeytani planlarını oynarken bizim siyasi muhalefet partileri ise ülkede iktidarı devirmek için aynı iştahla çalışıyorlar.
Kan gölüne çevrilmiş komşu ülkelerimizde oynanan oyunları görmek, tedbir alınması için hükümet ile ortak hareket etmeleri gereken muhalefet hükümetin başarısız olması için elinden geleni yapma girişimini Türk toplumu nefesini tutmuş olarak izlemektedir.
Kan gölüne dönen sınırlarımızdaki ülkelerin yaşadığı iç savaştan yaşam mücadelesi için kaçtıkları ülkemizde devlet ve hükümet meselelere bir devletin bakması gerektiği gibi bakarken muhalefet iseülkemize gelen herkesi potansiyel örgüt elemanı olarak görüp, Yunanistan gibi ülkemize giriş yapanları Ege denizinde çoluk, çocuk demeden boğmak, yok etmek gerektiğini savunur hale gelmiştir.
Aynı coğrafyada binlerce yıl yaşadığımız ve kültürümüzün, genlerimizin değişmediği ortadayken sığınmacıların ülkelerinde durum düzelene kadar konuk olarak kalmalarına tahammülsüzlük son noktaya gelmiştir.
ülkemizde 15 Temmuz hain kalkışma ile devletimizi çökertmeye çalışanlara kontrollü darbe diyenler, AB ve ABD'nin ülkemizin sınırlarında bir devletin ordusuna yetecek silah mühimmat ile eğitilip donatılan PKK örgütüne kurulmak istenen sözüm ona devletçik için ülke içerisinde adı muhalefet olan hiçbir siyasi partiden ulusal ve uluslararası arenada hiç ses çıkarmamaları düşündürücüdür.
Etrafımızı kuşatan savaş çığlıkları atan açlıktan yorgun düşmüş olan Yunanistan ABD yi arkasına alarak adaları silahlandırıp bize gözdağı verirken, Ermenistan ise Rusya hamiliğinde Karabağ'dan vaz geçmediğini haykırırken bu konuda sesi, projesi, söylemi olmayan tüm muhalefet partileri nedense ülkemizdeki en büyük sorunun Suriye Lideri Esad ile görüşmek olduğunu savunarak iktidarın Esad'dan özür dilemesi dialoğa girmesi gerektiğini savunmaları tam bir akıl tutulmasıdır.
ABD Başkanı Coe Biden Henüz ABD başkanlık seçimleri sürecinde seçildiği takdirde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan için "onu devireceğiz, ekonomik baskı ve muhalefete maddi manevi ve siyasi destekle yapacağız" ifadesi hala gündemdeyken ülkemizin ana muhalefet parti liderinin ABD seyahati için hazırlık içinde olması Türk milleti tarafından yakından takip edilmektedir.
Ülkede seçilmiş bir Cumhurbaşkanı için bu kadar plan ve projenin dışarıdan yapılmasını anlayan toplum içimizde muhalefet tarafından kurulan sinsi tuzak ve planların hesabını 2023 seçimlerinde sandıkta çok net verecektir.
Ülkemiz bir ve birlik içerisinde olduğumuz süre içerisinde güçlü kalabilir.
Her türlü ayırıştırma, kutuplaştırma asla ülkede birliği ve diriliği sağlamayacaktır.
İktidar olma hırsı ile hareket edenler yaptıklarının bedelini sandıkta Türk Milleti tarafından net bir şekilde alacaklardır. İktidar olmak için verdikleri çaba ve uğraşı ülke genelinde birliğimiz için dışarıda ise diriliğimizi haykırarak söylem ve eylemlerde bulunduklarında ülkemizin ne kadar güçlü olduğu görülecek gerçeği ortadayken bu kurulan ittifaklar, sinsi planlar "Düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığıyla siyasette yol alanlar dönüp geçmiş tarihe bakmalıdırlar.
Kalın sağlıcakla.
 
İbrahim erdem Karabulut.

ÖZGÜR DEĞİLMİYİZ

 Evet doğrusunu söylemek gerekirse Türk vatandaşları özgür değil.

Asla özgür olmayacaklardır.

40 yılı aşkın süredir PKK denen alçak örgütü ABD ve AB ülkelerinde imtiyazlı bir şekilde korurken biz sadece izledik.

PKK bireysel militanları gittikleri ülkelerde kollanıp korunurken tekil olarak ülkenin en işlek meydanında elinde megafon ile “ Kahrolsun Türkiye” Yaşasın Apo” “Yaşasın ERNK” diye çığlıklar atarken yine o ülkelerin polisleri o tek kişi olan PKK sempatizanının bir Türk vatandaşının susturabileceği ihtimaline karşı korurken bunun bireysel özgürlük adı altında yapıldığı ifade ediliyordu.

Ülkemiz bunların özgürlük olmadığını sadece ülkemiz aleyhine yapılan bir karalama olduğunu hiç bir zaman anlatamamıştı.

40 yılı aşkındır ülkemizin güneydoğusunda vatandaşlarımızı bunaltan, ülke silahlı kuvvetlerinin tüm çaba ve uğraşları karşısında sürekli AB ve ABD tarafından beslenerek zamanla sınırlarımız içerisinde veya sınır ötesinde sinsice yaptıkları eylemlerle katlettikleri vatandaşlarımızı her Türk vatandaşı yakından bilmektedir.

Zamanla büyükşehirlerimizde patlattıkları canlı bomba ve bombalarla katliamlar yaparken zamanla-da Türk Asker ve Polise tuzak kurarak hain emellerine ulaşan bu kan emici örgüt için bir Türk vatandaşı sokağa çıkarak “ Yeter artık Amerika” diye özgürlük adı altında protesto edemez.

Bir Türk vatandaşı herhangi bir şehrimizde bir köşede “ Kahrolsun PKK” diyemez.

İsveç denen ülkede biri çıkıp Kuran-ı Kerim yakarken Hollandada yine bir zavallı çıkıp yırtma cüretinde bulunuyor. Ülke polisi ise bu eylemi yaparken can güvenliğini alıp eylem sona erene kadar yanında bulunduğu gibi eylem sonunda güvenli bir şekilde istediği yere kadar gitmesini sağlıyor.

Ülkenin polisi “tamam izin alarak bu eylemi gerçekleştirdiniz şimdi bunu ne maksatla yaptığınıza dair iki satır ifadenizi almamız gerekiyor” şeklinde bir talepte dahi bulunmuyor.

Bunun örneğini Danimarka’da, Almanya’da hatta bir çok AB ülkesinde yaşadık ve tutumun aynı olduğunu gördük.

Biz bu oyunları yıllardır izliyoruz.

ABD ve AB ülkelerinin PKK- PYD- Dev Sol, Tikko gibi örgütlere gösterdiği ilgi ve alakadan biliyoruz.

Ülke olarak yapmayın, etmeyin, yanlış yoldasınız diyerek sadece ikna yoluna gitmekten başka bir şey yapamadığımız gibi ikna etmeyide  başaramıyoruz.

Fetö Lideri bunak İmamın ülkeye ihanetini ikna edemediğimiz gibi.

Parasını ödediğimiz hatta ülkemizde bir çok parçasını ürettiğimiz F35 tipi uçaklarımızı verin  talebimizi duyuramadığımız gibi.

Tüm bu olanlar karşısında İslami inancımız gereği kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim'e yapılan bu alçakça saldırı için bir vatandaşımız çıkıp taksim meydanında “Kahrolsun İsveç, Kahrolsun Hollanda, Kahrolsun Alçak ABD” diyecek kadar özgür değildir.

Bugün bu eylemi herhangi bir vatandaşımız bir meydanda bireysel eylem olarak yapmaya kalksa günlerce sorgulanır, kim veya kimler tarafından bu eylemi yapmaya zorlandığı araştırılır hiç bir şey bulunamazsa “Bir meczup iki ülkenin arasını bozmak için provokatif eylem girişiminde bulunmuştur. Türk polisi anında müdahale ederek gereğini yapmıştır” şeklinde ana haber bültenlerinde ilk haber olarak yerini alır.

Şimdi siz karar verin AB vatandaşlarımı özgür yoksa Türk vatandaşlarımı?

 

İbrahim Erdem Karabulut


KIBRIS UZAKTA BİR KÖY DEĞİLDİR

 Türkiye Cumhuriyeti ve batılı geçinen devletler için Kıbrıs Adası'nın süregelen önemini ne kadar anlatsam az fakat "Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür" denmeyecek bir önem arz etmektedir.


Kıbrıs Adası, Ege Denizi'nde Yunanistan tarafından işgal edilip ABD'ye askeri üs olarak peşkeş çekilmeye göz yumulacak bir ada değildir. Kıbrıs, devlet olarak kendi haline bırakılan, bağımsızlığını ilan eden diğer Türk Cumhuriyetlerinden farklıdır. Kıbrıs, "yavru vatan" olarak kendi haline bırakılmamalıdır. Kıbrıs Adası üzerine oynanan, oynatılan, kurulan ve kurulmak istenen her türlü sinsi oyun önceden görülmeli, önlem alınmalı, stratejik yapısının korunması sağlanmalıdır. ABD, AB ve İngiliz hükümetlerinin, adanın güneyi olan Rum kesiminde yapmaya çalıştıkları sinsi tuzaklar fark edilmelidir. Güneyde var olduğu bilinen PKK kampları dışında yapılan istihbarat faaliyetleri, devletimizin ilgili kurumları tarafından mercek altına alınmalıdır.

Türkiye ile her konuda uzlaşı içerisinde olan gerçek bir Türk milliyetçisi Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın fikir, düşünce ve önerileri dikkate alınarak hareket edilmesi elzemdir. Türkiye'de iktidarda hangi parti olursa olsun siyasi, ticari, ekonomik, kültürel ve ulusal güvenlik konusunda Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile işbirliği içerisinde hareket etmelidir.

Kıbrıs halkının Türkiye'ye bakışı herkes tarafından bilinmekte olup bu bakış açısını "Annan Planı" denen referandumda gördük. Dikkatli hareket edilerek ve Kıbrıs halkı ile kültürel faaliyetlerin arttırılarak; iki ayrı devlet fakat tek millet olduğumuzu vurgulamak ve kalplere sevgiyle yerleştirmek için Türkiye hükümeti ile uyumlu, milliyetçi çizgisinden taviz vermeyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın ortaya koyduğu ve koyacağı plan, projelerin yürütülmesini sağlamalıyız. Tarım politikalarında yalnız bırakmayıp kendisine fazlasıyla yetecek bir tarım politikası konusunda gerekli desteği vermeliyiz. Adanın güney kısmına özenen bir toplum yerine, adanın güney kısmının Türk toprağı olan Kıbrıs'a gıpta ile bakacağı bir tarım ve ticaret politikasının geliştirilmesine Türkiye olarak yardımcı olmalıyız.

Kıbrıs artık kendi ayakları üzerinde durabilecek siyasi, ticari, ekonomik, kültürel bir yapıya getirilmelidir. Bunu başarabilmek için de, yukarıda da belirtildiği gibi, başta Türkiye Cumhuriyeti ile uyumlu çalışan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olmak üzere Kıbrıs hükümeti desteklenmelidir.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın açık beyanlarında Kıbrıs Türklerinin adanın Yunanistan'a bağlanmasını engellemek için Kıbrıs halkının ciddi bir mücadele verdiğini ifade ettiği "Türkiye Cumhuriyeti'nin 1960 Antlaşmalarından dolayı garantör ülke olarak tek taraflı müdahale hakkını kullanıp 1974 yılına kadar Yunanistan'ın kışkırtmaları sonucu, Türk vatandaşlarımızın uğratıldığı zulümlere, baskılara son vermek adına Kıbrıs adasına yaptığı çıkarma sonucu meşru ve hukuka uygun kurulmuş bir devletiz. Doğu Akdeniz'de barış ve huzurun yakalandığı bir ortamda kurduğumuz KKTC devletimizi güçlendirme gayreti içerisindeyiz." şeklindeki beyanları dikkate alınmalıdır.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın, 20 Yıllık AK Parti iktidarının adada ihtiyaç duyulan her konuda gereğinin yapıldığını belirttiği "Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin özellikle AK Parti tarafından seçim beyannamesinde Kıbrıs üzerine politikalar üretirken gelinen noktanın Kıbrıs için ilişkilerin dahada ileri götürüleceğinin bellirtilmesi bizim için memnun edicidir " ifadeleri, üzerinde durulması gereken önemli bir mesajdır.

Kıbrıs nüfusu, İstanbul'umuzun en kalabalık ilçelerinden birinin nüfusu kadardır. Ciddi olarak üzerine eğilip planlı hareket edildiğinde ne Kıbrıs için içeride oynanan oyunlar, ne dışarıdan devşirilerek içeri gönderilen ajan ve provokatörler başarılı olabilir. Kıbrıs'ta adeta kendilerince yalnız kalmış bir Kıbrıs görüntüsü sergilenmesi için çalışan ülkelerin planları suya düşürülerek, Kıbrıs'ın ekonomik özgürlüğü yakalanarak, vatandaşının refah seviyesi yükseltilerek, AB ülkeleri arasına alınmama ezikliği duymak yerine başta Güney Kıbrıs Rum kesimi olmak üzere AB ve Kıbrıs üzerine planlarından asla vazgeçmeyen Yunanistan yönetiminin gözlerini kamaştıran bir yıldız ülke olması sağlanabilir.

Bunun için zaman ve zemin hazır olup ülkemizin Kıbrıs için daha duyarlı olması, ilgili bakanlıkların her birinde Kıbrıs masası kurularak önceliğin Kıbrıs hükümetine ve Kıbrıs halkına verileceği projeler hayata geçirilmelidir.

Akdeniz'de Kıbrıs üzerine oynanan, ajanların istihbari oyunlarını bozacak her türlü aksiyon alınarak başarı yakalandığında Akdeniz'de 12 mil çığlıkları atan Yunanistan' ve müttefiklerinin Antalya ve Mersin sahillerinde denize ayağımızı sokmamızdan bile duyacakları rahatsızlıklar şimdiden görülebilir.


İbrahim Erdem Karabulut